Merhabalar,
Ben Istanbul Arel Üniversitesi Aşçılık mezunuyum. 27 yaşındayım. Bir buçuk aydır İrlanda’dayım. Size buralara nasıl geldim neler yapıyorum, nereden esti bu yurtdışı kararım bunlardan bahsedeceğim.
İrlanda’ya Gitme Kararını Nasıl Aldım?
Öncelikli olarak yurtdışına gitme kararımdaki beni esinlendiren kişi ablamdır. Ablam da bundan 7-8 sene önce yurtdışına gitme kararı almış Yeşeren Hanım ve ekibinin aracılığıyla çok çok güzel bir 2 sene geçirmiş özel sebepleri nedeniyle dönmek durumunda kalmıştır. Ve bana da her zaman gitmenin hayatıma nasıl büyük bir katkısı olacağından söz etmiştir. Ablam Marmara Üniversitesi İngilizce öğretmenliği mezunu ve devlette yaptığı kısa görevinden sonra o da bu kararını hayata geçirenlerdendir.
Benim bu kararı almamdaki sebeplerden biri İngilizce öğrenmekti ve dil sorunu benim her alanda ilerlememde engel oluyordu. Başta yurtdışı fikri ne kadar güzel gözükse de yaşım dolayısıyla yeterli bir birikim sahibi olamamam ve “dilini hiç bilmediğim kocamanbir ülkede ne yapacağım ben” endişesi beni caydırıyordu. Türkiye’nin yaşam kalitesinin zamanla zorlaştığını görmek ve yazıldığım o çok kaliteli İngilizce kursuna gitmeye bile vaktimin olmaması beni bu kararı almaya itti. Zaten gitsem de kapıdan çıktıktan sonra Türkçe konuşmaya devam ettiğim bir hayat beni bekliyordu. Sonrasında iyi bir iş sahibi olup yeterli birikimi yaptıktan sonra gitmeden son bir sene içerisinde küçük, büyük her türlü adımı atarak bu girişimi başlatmış oldum. Gerçekten her anı ayrı bir deneyim ve zevkli benim için. Süreç ne kadar stresli veya yorucu olsa da kendinizi hayalinizdeki hedefin yolunda olmanın verdiği hazla çok güzel bir sürecin içerisinde görüyorsunuz.
Bir seneye yakın hayatımı bu yönde şekillendirdim. Artık son aşamalara geldiğimde kafamda ablam gibi Avusturalya’ya gidip orada dil okulu ve yeni bir iş hayalim için danışman arayışım başlamıştı. Neden danışman aradım derseniz ablam geçen senelerin ardından bir türlü danışman firmasını hatırlayamadığı için bana yeni bir firma arayışına düşmek şart olmuştu. Çok fazla görüşme yaptım, çok araştırdım. Benim niyetim öncelikli olarak bir dil okuluna yazılıp 1 aydan sonra bir Türk restoranında şartlar kötü de olsa, İngilizcemi geliştirene kadar çalışıp kendime, kirama yetebilecek ve okulumu uzatacak parayı biriktirecek şartlara sahip olmaktı. Kesinlikle aileme yük olmak istemiyordum. Paramız bu süreçte çok kıymetlidir ve riske atamayız, biliyorsunuz. Ben de isim yapmış en iyi firmalarla görüştüm. Bir kısmı benim Avustralya düşüncemin hem İngilizcemin yetersizliği, hem de ülkemizin yurtdışı ilişkilerinin iyi olmadığından dolayı iyi bir fikir olmadığından söz ederken ( ki alternatif bir seçenek sunmuyorlar), bir kısım danışman “hallederiz”li konuşmalarıyla benim modumu bir düşürüyor bir çıkarıyorlardı. Ama karar vermiştim, gidecektim. En sonunda bana 4 ay okul ve 1 ay konaklamamın olacağı birkaç seçenek belirlendi bir danışmanım tarafından. Bana vize alabileceğimi ve sonrasında orada iş bulup hayatımı idame edebileceğimi söyledi. Çok mutlu bir şekilde hazırlıklara başladım ben de. Artık son günün ertesi günü artık ödeme yapıp işlemler başlayacaktım ki, kafamda birkaç okul daha vardı onları da bir araştırmalıyım düşüncesi oluşuverdi. Başka firmalarla görüşüp o okullarında fiyatlarını alıp verdiğim karardan emin olmak istedim. Bir firmayı aradım sonra ikinci bir firmayı aradım. Aradığım ikinci firma bana neden böyle bir karar aldığımı sormaya başladı. Uzun uzun konuşmaya başladık ve sonra, ok güzel bir tesadüftü! Çok sevindim çünkü telefonun diğer ucunda ablamı ve abimi Avusturalya’ya göndermiş başarılı bir danışman vardı. Sonrasında asıl bomba olan gerçeklerden söz ederken ben dokunsanız ağlayacak duruma gelmiştim. Yeşeren hanım bana 4 aydan sonra uzatmayı oradan gerçekleştiremeyeceğimi söyledi. O zaman ne anlamı vardı ki? Biraz daha konuştuk ve sonrasında bana dilin Avusturalya için çok zorun olacağın, nereye ne harcama yapmam gerektiğini ve öyle 1-2 ayda sandığım kadar bir İngilizce öğrenemeyeceğimden söz etti. Avusturalya ablamın ve abimin gittiği dönemden çok farklıydı ve onların İngilizceleri çok çok iyiydi. O koca pahalı şehre cebimi tamamen boşaltıp öyle gitmek zorundaydım. Bunların hepsini tek tek araştırdım ve bunların hiçbiri benimle daha önce paylaşılmamıştı. İçimdeki büyük buruklukla ne yapmam gerektiğini sordum. İrlanda olur dedi bana. Pat diye İrlanda seçeneğini attı ortaya. Açıkçası haritada bile yerini bilmediğim, hakkında filmlerde bildiklerimden daha ileriye gitmeyen İrlanda bilgimle, bu ülkenin fikrini çok garipsemiştim. Telefonu kapatıp söylediği şeyleri araştırmaya başladım. Hepsi doğruydu. Avustralya’yla ilgili bilmediğim ve söylenmeyen çok şey vardı ve İrlanda’yı araştırmaya başladım. Gerçekten o gece uyumadım ve bu karar değişikliği benim için önce sancılı bir süreçti. Avustralya’da giden ablam ilk bir hafta içinde iş bulmuştu, çünkü İngilizce biliyordu. Ben 1-3 ay içerisinde öğrendiğim İngilizceyle hiçbir yerde öyle kolay çalışamazdım. Sadece 1-2 ay konaklayabilirdim. Ve ülkenin durumu konusunda diğer danışmanların da söylediği gibi vize reddi almam yüksek ihtimaldi ve sonrasında giden paraların ve tekrar başka bir ülke için başvurmam vize reddinden sonra artık işleri iyice çıkmaza sokabilirdi. Üzüldüm tabi. Bizim belki aylarca belki yıllarca tasarladığımız böyle önemli kararların insanların hassasiyetsizliği, eksik ve yanlış bilgi vermesinin kurbanı olması ne acı. Ailemle görüştüğümde özellikle de ablamla,” Neslihan, Yeşeren Hanım yıllardır bu işi yapıyor ve zaten beni ve abine de o gönderdi, söylediklerini yapman daha uygun olur” demesiyle o çöküşün ardından yeniden umutlanma sürecim başladı. Güvenle ilgili artık çok fazla kaygılanmam gerekmiyordu. Bu beni çok rahatlattı. Artık Yeşeren hanımla keyifli ve uzun sohbetlerimiz başlamıştı. İrlanda dili İngilizce olan ve okul ücretler bakımından gayet uygun seçenekleri olan bir ülkeydi benim için. Aksanla ilgili de çok iyi bir tercihti. Sanılanın aksine İrlanda İngilizcenin en temiz konuşulduğu yerlerden biri. Biz de adımlarımızı atmaya başladık. Size bunları ayrıntılarıyla anlatacağım.
İrlanda’ya Nasıl Geldim?
İrlanda’ya geliş sürecinde neyi nasıl yapacağımız ilgili çok fazla karmaşa yaşamadım çünkü bana neyi nasıl yapacağımı çok iyi anlattılar ve kısa bir süre içerisinde evraklarımı toparladım. Bu aşamada en büyük tavsiyem artık biriyle çalışmaya başladıysanız kesinlikle söylenenlere ve ayrıntılara uymanız. Yoksa en basit bir hata sizin saatlerinize veya günlerinize mal olabiliyor. Danışmanlarımın ne zaman yanlarına gitsem beni aynı sıcaklıkları ve samimiyetleriyle karşılamaları ne zaman istesem rahatça ulaşabiliyor olmam ve mesajlarına en kısa süre içerisinde dönüş yapmaları benim vaktimi verimli kullanabilmemi sağlayan etmenlerdendir. Beni en stresli zamanımda şakalarıyla ve motive edici konuşmalarıyla çok rahatlattılar. Bu sebeple güzel bir süreçti. Biraz da şansımın bazı yerlerde devreye girmesi de cabası oldu. Pasaportum başvurumdan sonra hemen ertesi gün geldi. Vizem hızlı sonuçlandı gibi... Baya şaşırmıştık😊Bu süreçte patronumdan aldığım bir iş yazısı da benim için iyi oldu.
Artık evraklarım hazırdı başvuruyu yaptık ama asıl sancılı ve heyecanlı süreç vize bekleme sürecinde. Artık çok fazla uyuyamıyordum. Yeşeren Hanım ve Esma Hanım bana her zaman gerçekçi bir yaklaşımda oldular ve vize onaylanma İhtimalinin %99 gözükse de o %1 red ihtimaline de hazırlıklı olmamamız gerektiğini de söylediler. Her gün bilgisayar başında defalarca kontrol ediyordum “passaportum geldi mi” diye ve sonunda pasaportum hızlı bir şekilde geldi. Ertesi gün pasaportumu almaya gittiğimde teslim alırken ellerim titriyordu. Vizemin onaylandığını gördüğümde gözyaşlarımı tutamamıştım. Önce Yeşeren Hanımı sonra da ailemi arayıp bilgisini verdim. Gerçekten çok güzel bir andı benim için. Sonrasında uçak biletimi de hızlı bir şekilde aldım ve İrlanda maceram böylece başlamış oldu.
İrlanda’ya Gelişim
Uçağa binene kadar “gidicem” algısı varken bindikten sonra artık “gidiyorum” algısına dönüşüyor. Bu algı artık farklı bir hayatın içerisinde olacağınızı daha net hissettirmeye başlıyor. Bende bu heyecanı yaşayabildim. Dört saatlik keyifli bir uçak yolculuğu sonrasında elimde ablamın yazdığı pratik İngilizce cümlelerle kalacağım yurda ulaştım. Beni karşılayan İrlandalı adam çok tatlı ve sıcak bir karşılamanın ardından valizlerimi ofise bıraktı ve bana yurdu gezdirdi. Sonrasında çok şirin bir odada buldum kendimi. Hemen eşyalarını yerleştirdim ve hızlıca kendimi etrafı keşfetmek üzere dışarı attım. Her yerin ve her şeyin bu denli düzenli olması çok güzel geliyor insana. Öncelikle okulumu görmek istedim ve okuluma yürüdüm. Okullum büyük bir parkın yanındaydı. Albert College Park’ı gerçekten muhteşem bir parktı. (Park değil de orman dersek daha doğru olur). Trafiğin tersten akacağını Yeşeren Hanım söylemişti. Benim için bu çok sorun olmadı, çünkü İstanbul gibi bir şehirde trafik her yerden akıyordu😊. Sadece direksiyonun terste olmasını baya bir garipsemiştim. Bazen arabayı çocuk kullanıyor galiba diye şaşırdığım anlar oluyordu. 😊 Öncelikle markete girdim ve ne alacağımla ilgili hiç bir fikrim yoktu. Biraz dolaştım. Yeni şeyler görmek gerçekten çok keyifli. İlk olarak pizza yedim ve gerçekten pizzaları harikaydı. (O pizzayı unutmayacağım ve hala fırsat buldukça yiyorum😊).
İlk günün heyecanıyla Boğaziçi’nin İrlanda Temsilcisi Volkan Bey’i telefonla arayıp soru yağmuruna tuttum ardından da hemen bir görüşme ayarladım. Volkan bey bana burada ilerleyen günlerde fazlasıyla yardımcı olacak kişiydi😊.
İrlanda’da Yerleşme Sürecim
Volkan beyle ilk görüşmemizi yaptık. Sorduğum ve merak ettiğim tüm konularda bana gerekli bilgileri verdi. O anda aklıma gelmeyen ama ilerleyen günlerde işime yarayacak bir çok konuda tecrübesi vardı ve bu konularda bana öneri ve yönlendirmelerde bulundu. Konaklama ve iş bulma konusunda da neler gerektiği, vize uzatma işlemi için neler yapmam gerektiğini detaylı şekilde anlattı. Geçmiş tecrübelerimi ve eğitim bilgilerimi dinledikten sonra bana iş bulma konusunda da destek olacağını söyledi. Ardından benim için yanında getirdiği İrlanda cep telefonu hattıyla ilk yurtdışı hattımı da elime almış oldum.
Kaldığım yurt okula 15-20 dakika mesafedeydi. Karşısında pizzacı ve alışveriş yapabileceğim market vardı. Bunların yürüme mesafesinde olması çok iyi oluyor. Sonra yan odalarımda kalan 2 komşumla tanıştım. 2’si de İngilizce öğretmeniydi. Birisi DCU’nun öğretmenlerindendi ve beni ne zaman görse her şeyin yolunda olup olmadığını sorar derslerle ilgili ara ara yardımcı olurdu. Diğeri İspanya’dan gelen Arjantinli İngilizce öğretmeniydi. Onu çok seviyordum. Bir gün ona ve küçük öğrencisine Türk kahvaltısı hazırladım. Hayran kaldılar 😊. Daha sonra o da beni teşekkür için havuza ve saunaya götürdü. Ardından birlikte sinemaya gitmek gibi faaliyetlerimiz oldu. Ülkesine geri döndü ama hala konuşuyoruz. Benim ona sık sık fotoğraf atmamı ister. Onlarla da fotoğraflarım mevcut. 😊
Öncelikle insan bundan sonra ne olacak düşüncesine hızlı kapılıyor. Buraya gelen herkesin yaşadığı klasik endişelerden biriymiş. Beni de o sardı ve yeni iş sonraki aylarda kalacağım yer, vize uzatma telaşı gibi bir çok endişenin içerisindeydim. Bana her şeyin zamanla olacağını söylüyorlardı. Teselli edildiğimi düşünüyordum ama gerçekten her şey zamanla ve adım adım gerçekleşiyor. Ne kadar çabalar ve bir şeylerin yollarını bulmaya çalışırsanız bir o kadar da hızlı gelişebiliyor her şey. Dilini bildiğiniz veya bilmediğiniz bir ülkenin içerisinde yeniyseniz her şey biraz dolambaçlı olacaktır ama öğrenip alıştıktan sonra şehir sizin şehriniz oluyor zamanla.
Şehri tanıma ve bir şeyleri oturtmam konusunda danışmanlarım ablam, ablamın eşi, ve abim hiçbir an beni yalnız bırakmadı. Bu gerçekten çok önemliydi. Sonrasında kendi mesleğimle alakalı iş bulmam konusunda Volkan Bey’den yardım istedim. Kendisi İrlanda’daki tanıdıkları ile görüştükten sonra beni aradı ve bir restoranda benim için görüşme ayarladığını söyledi. Heyecanla gittiğim görüşme sonunda şu anda çalıştığım mutfakta bu bozuk İngilizcemle “Chef” olarak kendimi kabul ettirmeyi başardım. Sabah okul akşam iş gibi renkli bir temponun içerisindeyim ve bu beni çok mutlu ediyor. Şuanda vizemi uzattım. Ve yeni bir ev için bana burada yardımcı olacak birkaç kişiyle tanıştım. Umarım daha güzel günler beni bekliyordur.
İrlanda’da Dil Okulum
Ben Dublin City Üniversitesi’ne gidiyorum ve okulumun eğitim sisteminden biraz bahsedeceğim. Eğitim sistemleri oldukça anlaşılır ve size farkında olmadan çoğu şeyi öğretiyorlar. Türkiye’deki eğitim sistemini ile arasındaki uçurumun farkına varmak için 2 gün okula gitmek yeterli. En iyi eğitim sistemi öğretmenin az konuştuğu öğrencinin faaliyette olduğu eğitim sistemidir derler. Burada da o anlayışla ilerliyorlar. Sürekli siz yazıyor, siz dinliyor ve siz konuşuyorsunuz. Sınıfta öğrenci sayısı az olduğu için öğretmenle birebir diyalog halinde olabilmeniz hatalarınıza ve sorularınıza anında yanıt bulmanızı sağlıyor. Genellikle oyunlar öğretiyorlar. Sürekli bir oyun içerisindesiniz ve sınıf arkadaşlarınızla diyaloglar dersten keyif almanızı sağlıyor. Yani ben sabah olsa da tekrar okula gitsem düşüncesindeyim ki Türkiye’de tatil olsa da okula gitmesem acaba hasta falan mı olsam bakış açısıyla yaşayan bir bireydim😊. Okulun ilk günü oryantasyonla başladı. Neredeyse her ülkeden öğrenciler vardı ve kısa bir tanıtım sonrası okulu ardından da şehri gezmeye yola çıktık. Bozuk İngilizcemizle şakalar ve makaralar yapabiliyormuşuz onu da gördük ve çok eğlenceli bir şehir gezisi yaptık. Fotoğraflar Yeşeren hanımda mevcut 😊. İlk gün sonrası arkadaşlarla sınıflarımız değişti ama biz hala görüşüyoruz. Sonrasında yeni sınıfım ve ayrılmaz 3’lü olduğumuz 2 İspanyol arkadaşımla tanışmış oldum. Öğretmenimiz çok eğlenceli bir kişiliğe sahipti ve sınıfımız gerçekten eğlenceli bir sınıftı. Yeni öğretmenimiz de aynı şekilde. Sanırım öğretmen seçerken ince eleyip sık dokuyorlar. Orasına 3. öğretmenle de tanışınca karar vereceğim.
İrlanda’da Yaşam
Çok güzel manzaralar sahip olan bu ülkede hava çok sık değişkenlik gösteriyor. Zaman zaman rüzgârlı, yağmurlu, zaman zaman güneşli bir şehre uyanıyorum. Sabah güneşin doğuşu erken oluyor ve herkes spor yapmak üzere parklara gidiyor. Akşam da güneş baya geç batıyor. Çok fazla spor meraklısı bir millet ve her fırsatta spor yapmak için kendilerini dışarı atıyorlar 😊.
Burada en sevdiğim ve ihtiyacım olan şeyi buluyorum. O da insanların güler yüzlü ve selam sabah sahipleri oluşu. Koşuşturma yok, acele yok. Birine çarptığınızda sizden özür dilerler oysaki siz çarpmışsınızdır ki siz de aynı şekilde sürekli teşekkür etmek ve özür dilemek gibi yüzünüze yapışan gülümseme, bütün gününüze yansıyabiliyor. Bu pozitif hayatı seviyorum. Ama bu demek değil ki her yer çok güvenli. Nereye gidersek gidelim her yerde, farklı ülkelerden gelen insanlar farklı yapılarda ve kültürlerde olan insanlarla karşılaşırız. Bu sebeple insanlarla ve çevreyle ilişkilerde her zaman temkinli olmak gerektiğini unutmamamız gerekiyor.
Burada en büyük sorun yiyecek sorunu. Türk yemek kültürüne alışık olduğumuz ve kiloyla alışveriş yaptığımız için burası hem pahalı gelebiliyor hem de sürekli fastfood insanı yoruyor. Bu sebeple bazen evden yemek götürmek veya eve gidince kendi yemeğini kendin yapmak gibi alışkanlıklarımız var çoğumuzun. Bununla ilgili de geleceklere gıda tavsiyelerinde bulunabilirim. Para harcarken zor geliyor bizler için çünkü Türkiye’nin ekonomisi malum. Diğer arkadaşlarım içinse bu çok sorun değil çünkü para birimleri bizim paramız kadar değersiz değil. Bu sebeple burada olduğuma bir daha seviniyorum çünkü kazanırken de ona göre kazanacağım😉.